16 Mart 2008 Pazar

#12 - Safe (1995)

Katil: Todd Haynes

Suç Mahalli: Amerika

Öldürme Nedeni: Modern toplumdan soğutması, yemekten içmekten kesmesi.

Todd Haynes'ın başyapıtının Velvet Goldmine ya da Far From Heaven olduğunu düşünüyorsanız, bu bulması zor filmi izleyin. Haynes ikinci filmi ile öyle rahatsız edici, okumalara açık ve karanlık bir film yapmış ki, ömrüm boyunca içinde bir damla kan içermeyen bir filmden bu kadar çok korkmamıştım. Üstelik Julianne Moore ile bu ilk ortaklığında, tamamen tek bir karakterin üzerine yoğunlaşıyor: Carol White. Zengin kocası, üvey oğlu ve günlerini spor salonunda geçiren kendisi gibi zengin beylerin eşleri onun tüm dünyasını özetliyor. Hiçbiri ile tam olarak bir ilişki kurduğu ise söylenemez. Günlere katılıyor, kocasının iş yemeklerine gidiyor, yeni evini en kaliteli eşyalarla döşemeye çalışıyor. Başta ufak bir rüya gibi başlayan hayatı, bir anda vücudunun verdiği ileri derecede alerjik reaksiyonlarla kabusa dönüşmeye başlıyor. Kaşınıyor, öksürüyor, nefes alamıyor, kusuyor. Bunun nedeni ise her şey. Yaşadığı dünyadaki egzos gazlarından, yediği katkı maddeli ürünlere böcek ilaçlarına kadar, perma cihazının radyasyonundan yüzünü boyadığı kozmetik malzemelerine kadar; her şey! Film zamanla büyüleyici sahnelerle dolu, yer yer akıl almaz derecede rahatsız edici bir hal alıyor. Özellikle çaresi olmayan hastalıklardan korkan biriyseniz, bu filmin sizi çok etkileyeceğini söyleyebilirim. Ama elbette ki Haynes'ın asıl derdi katkı maddeleri falan değil. Sinema tarihinin en muhteşem sınıf eleştirilerinden birini yapmak. Zaten film boyunca bu alerjik reaksiyonlara doktorlar bir neden bulamadıkları gibi, siz de hepsinin kadının psikolojik tepkileri olduğunu düşünüyorsunuz. Çünkü kadın yaşadığı hayattan ne kadar sıkıldığına dair ufak ipuçları veriyor sürekli. Psikiyatriste ile olan konuşmasında kafasına takılan kim olduğuna dair soru işaretleri onu sardıkça, astım krizleri geliyor. Sonunda ise bir dağın tepesindeki, kendisi gibi olan insanlarla bir klinikte yaşamayı kabul ediyor. Film bundan sonra rahatlamak yerine daha rahatsız edici bir hal alıyor. Çünkü aşağıda bilimin soğukluğu karşısında kendini çaresiz hisseden Carol, dağda dini öğretilerle iyileştirilmeye çalışılıyor. Hastalığı iyiye gitmiyor ama. Filmin yarısını elinde oksijen tüpü ile koşarak geçiriyor. Kendisini ziyarete gelen kocasının parfümünü bile kaldıramayacak duruma geldiğini farkediyor. Kendisini bu insanlara kaptırmak dışında yapacak bir şeyi olmamasına rağmen, bir süre sonra oraya yerleşiyor ve son sahne ile birlikte, güvende (safe) olabilmek için tek yolun kendisini bir kasaya (safe) kapatmak olduğunu farkediyor. O son sahnenin yarattığı etkiyi, ancak 2001: A Space Odyssey'in sonu yaratmıştı herhalde. Carol'ın aynaya bakıp "seni seviyorum" diye mırıldandığı sahne sona erdiğinde, hayatım boyunca bir daha dondurulmuş ürün, cips, dondurma, katkılı meyva suyu, sosis ve benzeri market ürünlerini yiyemeyeceğimi düşünmüştüm. Yer yer morarmış yüzünün, rengi solmuş teninin karşısında ben ne kadar irkildiysem, o da o kadar sevgi doluydu. Bir şekilde veya diğer şekilde, bu dünyaya ait olmayan uzaylılara bir çıkış yolu bırakmadı film.

27 Şubat 2008 Çarşamba

#11 - Tetsuo (1989)

Cinayet ile ilgili tüm ayrıntılar: Shinya Tsukamoto

Öldürme Nedeni: Nereden geldiği belirsiz bir şekilde saplanıveren metal çubuklar, şişler, kazıklar ve diğerleri...

Tetsuo hakkında çok fazla konuşulacak bir film değil. 80lerin sonunda siyah beyaz olarak çekilmiş bir kabus olarak adlandırılabilir. Kabus derken tam olarak bir kabusu mu kastediyorum, yoksa yer yer absürdlüğü ile güldüren bir hayali mi kastediyorum bilmiyorum. Emin olduğum yegane şey, David Cronenberg'in bu filmi izlediğinde çok kıskandığı. Sonuçta karşımızda metal fetişisti bir başkarakterimiz var ve vücuduna saplanıveren metallerin istilasına uğruyor yavaşça. Gore konusunda kendini esirgemediği gibi, mide bulandırmaktan da çekinmiyor, hatta adamın penisinin dev bir matkaba dönüştüğü sahne ve ardından gelen ultra saçma sahneler ile güldürmeye de utanmıyor. Kısacası film bir bütünlük kurmamak için elinden geleni yapıyor. yine de rahatsız edici ve eğlenceli dakikalar sunuyor. bu filmden sonra parmağınıza batan toplu iğnelerin ya da kolunuza giren şırıngaların sizi rahatsız edeceğini düşünüyorsanız, yanılıyorsunuz.

dipnot: çoktan akira'yı izlemiş olanlar tahmin etmiştir, bu filmde başkarakterin adının tetsuo olduğu asla söylenmiyor. ama akira'daki efsanevi tetsuo ile benzerliği direk kendini ele veriyor.