18 Ekim 2014 Cumartesi

#16 - Naked (1996)

Katil: Mike Leigh

Suç Mahalli: Karanlık Londra Sokakları


Öldürme Nedeni: Basitçe İntihara Sürüklemesi





Mike Leigh kariyeri başarılarla dolu olan, aslında oldukça mütevazi bir adam. İngiliz sinemasına katkıları pek çok İngiliz yönetmenden çok çok daha fazla. Üstelik türler arasında başarı ile geçiş yapabilecek derecede işini bilen ve ölçülü bir adam. Ama benim için en şaşırtıcı yönü, Life Is Sweet gibi neşeli, hüzünlü ama hayat dolu bir filmden sonra kalkıp böyle pesimistik, mizantrop bir başyapıt yaratmış olmasıdır. Mizantropi derken kelimenin tam anlamıyla bunu kastediyorum. Filmin ana karakteri David Thewlis tarafından canlandırılan Johnny, sinema tarihinde insanlığa dair ümitlerini en çok kaybetmiş karakter olabilir. Akrabası olan bir kadına tecavüz ettikten sonra kaçarak Londra'ya giden Johnny, eski kız arkadaşının evini bulmaya ve amaçsızca Londra sokaklarında gezinmeye başlar. Bu sırada rastgele tanıştığı, bazıları sempatik bazıları ise itici ama her biri unutulmaz tiplerle sohbet etmeyi ve hayatın anlamsızlığı, amaçsızlığı üzerine düşüncelerini yaymayı ihmal etmez. Neredeyse yapılandırılmış bir senaryoya sahip olmayan film, tamamen doğaçlama üzerine ilerliyor gibidir. Johnny'nin karanlık ve nihilistik beyninin kıvrımlarında gezinmeye başlayan seyirci, bir süre sonra bu kadar itici bir karaktere nasıl olur da hak verir hale geldiğini sorgulamaya başlar. Leigh'in kariyeri boyunca tekrar ulaşamadığı bir karadelik haline gelen film başladığı gibi karanlık ve belirsiz bir şekilde sona ererken, kendinizi mutfaktaki ekmek bıçağına yönelmiş halde bulabilirsiniz. En azından izlediğiniz son filmin bir başyapıt olduğunu düşünerek mutlu olabilirsiniz.

5 yorum:

kukuletalı dedi ki...

zaman zaman bu film aklıma gelir. iki üç sene önce izlemiştim ancak çok yakın bir geçmişte izlemişim gibi önbelleğimde durur. johanny ile nasıl olur da yakınlık kurarım diye kendime şaşarım. hayata karşı motivasyon eksikliği ya da insanlara karşı saf bir öfke hissettiğim dönemlerde, johnny bu ruh halinin en keskin ifadecisi olarak gözümün önüne gelir. filmin sonunda, sabahın erken saatinde sokakta yürüme sahnesini düşünürüm. çok güzel bir son sahnedir. bence son sahnesi en güzel olan filmlerden biridir. hem çok tanıdıktır hem de hayatın anlamına dair onca laftan sonra bir sonuca varamamanın boşluğunu taşır. birkaç filmde daha buna benzer son sahneler vardır. bütün filmi bazen o son sahnedeki his için izlediğimi düşündürtür. mike leigh gibi ton ton bir amcanın böyle bir film çekmesi çok güzel bir goldür bence. eskiden naked'ın kendisinin diğer filmlerinden çok ayrı bir yerde olduğunu düşünürdüm ama artık öyle düşünmüyorum. mike leigh bir şekilde hep hayatta kalmaya çalışan insanların filmlerini yapıyor. johanny bu karakterlerin içinde nerede duruyor, fikrim değişiyor. ölüyor mu bilmiyorum ama ilk refleks olarak şehrinden kaçması denediğini gösteriyor.

JE Androcoen dedi ki...

filmde asllında johnny'nin garip hastalıklı tavırlarından fiziksel bir hastalığı olduğu izlenimini de almıştım ben. sürekli öksürmesi, bir şeyler olduğunu saklıyor gibi davranması vs... sanki varolan ve onu içten içe öldüren bir hastalığın izleri gibi. johnny bence yaşamanın anlamsızlığı ile kafayı bozmuş durumda olsa da, hala bir insan ve yaşamak için topuklamayı ihmal etmiyor.

kukuletalı dedi ki...

az önce bir yorum bıraktım ancak hata verdi, umarım bu ikinci yorumum spam olmuyordur.

ben johnny'nin fiziksel rahatsızlığını unutmuşum. doğru dedin, sağlıklı biri gibi durmuyor. tam bu noktada konuyu dağıtmış olacağım ama mike leigh'in yeni filmi için de diğer filmlerine benzemiyor diyorlar. dönem filmi yapmış. henüz izlemedim ama bayağı merak ettim.

JE Androcoen dedi ki...

mr. turner aslında filmekimi ne geldi ama o kadar film arasında resmen kaçırdım. oldukça güzel bir film bekliyorum. bu yıl cannes'dan çok sayıda güzel film çıktı. leigh de değişik bir adım attı sanırm. topsy-turvy kıvamında bir film olsa bile iyidir.

kukuletalı dedi ki...

film ekimi'ne değil mr.turner, diğer hiçbir filme bilet bulamadım ben. elimi çabuk tuttuğumu düşünmüştüm ama sona kalmışım. topsy-turvy gibiyse bence de iyidir. yeter ki happy go lucky olmasın. o da karakterinden ötürü aslında, yoksa filmin kendinden değil. bu seneki cannes filmlerini ben de not ettim. uzun zamandır bu kadar çok yeni film izlemek istediğim bir sinema sezonu olmamıştı. şimdilik bir tek dardenneleri izledim ve bayağı beğendim.