9 Kasım 2007 Cuma

#02 - Crash (1996)

Katil: David Cronenberg

Azmettiren: J.G. Ballard ve aynı isimli romanı

Plan: David Cronenberg

Suç Mahalli: Kanada

Öldürme Nedenleri: Bu filmi izleyenlerde genel olarak 2 temel ölüm sebebi görülüyor. İlki trafikte hız yapmanın ve karşıdaki arabaya çarpmanın nasıl bir his olduğuna dair verdiği merak sonucu. İkincisi ise cinsel amaçlı vücuda sokulan metal cisimleri yol açtığı kanamalar ve enfeksiyonlar.
En az filmin yönetmeni Cronenberg kadar insanların hayatını karartmaktan hoşlanan şahane yazar J.G. Ballard, Crash isimi romanını yazarken aklından binbir türlü metafor ve oyun geçiyordu herhalde. New flesh ile kafayı bozduğu dönemlerde, Cronenberg de bu kitaba rastladı. İşte acımasız ikilinin bir araya gelmesini sağlayan ortak yön bu oldu. Cronenberg Videodrome, (yine bir uyarlama olan) Naked Lunch ya da The Fly gibi eserlerinde insanın ve teknolojinin bir araya gelebileceği bir yol arıyordu. Ballard ise modern zamanların "cilalı" dünyasının içinde kendine yer edinememiş ve hayatın tepe noktasını insanların birbiri ile çarpıştığı anlar olarak kodlayan kitabı ile ona harika bir malzeme verdi. Uzaktan bakınca Crash, hastalıklı, çok çok hastalıklı bir filmdi. Geçirdiği trafik kazasının ardından kendini garip arzularla dolu bulan bir porno film yönetmeninin, tanıştığı yeni insanların, girdiği yeni dünyaların, metallerle-yaralarla-yara izleriyle dolu hikayesiydi. Filmin pek çok kişinin midesini kaldıracak kadar penetrasyon merkezli olması ve en masum sahnede bile arkada bir cinsel metaforun varlığı, kesinlikle pazar akşamlarını film izlemeye ayıran anne-baba-çocuğa göre değildi. Elbette Cronenberg, tekrar "sıradan insan"ı alaşağı edip, yeniden yaratmak istemiş, dışarıdan "normal" görünen insanların bir dış etki ile açığa çıkan gerçek arzularını kullanmayı becermişti. Öyle ki bu filmde arabada yapılan sekslerin, birbirine büyük bir hızla çarpan arabaların, motordan çıkan dumanların ve inanılmaz yoğunluğu ile yarattığı güçlü kalp atışlarının hattı hesabı yok. Üstelik bir kişinin ölümüne neden olan araba kazasını, iki kişinin yaşadığı en kuvvetli orgazmdan bile kuvvetli olduğunu savunabilecek kadar cürretkar. Çünkü bu filmi izlerken, ne gördüğümüz arabalar gerçekten araba, ne bu insanlar gerçekten her gün karşımıza çıkıyor, ne de içinde en ufak bir sapkınlık var. Hepimizde ne kadar varsa, bu insanlarda da o kadar var. Sadece açığa çıkmayı bekleyen, parlak ve cilalı arabaların arasında sıkışıp kalmış ruhlarımız, kendini belki de bu kadar büyük değil de "zevk alınan ufak sapıklık"lar ile besliyor. Bu film ise, insanı araba sürerken "ya şu karşıdan gelene 100 ile çarparsam ne olur" diye inceden inceye düşünmeye ve karanlık arzuları ile barışık olmaya çağırıyor. Olabildiğince etkileyici ve ölümcül bir çağrı.

Hiç yorum yok: