17 Kasım 2007 Cumartesi

#06 - Le Locataire (1976)

Katil: Roman Polanski

Plan: Gerard Brach ve Roman Polanski

Suç Mahalli: Fransa

Öldürme Nedeni: İntihara teşvik edebilecek derecede transa neden olması. Üstelik ölmezseniz kendinizi tekrar pencereden atabilirsiniz.

Polanski'yi bugün sevmeyenlerin en büyük malzemesi, The Pianist ile yahudi lobisine yaranmaya çalıştığı teorisi. Polanski'nin neden böyle bir şey yapmak isteyeceği belli değil. Kendisi yaşayan en büyük birkaç yönetmenden biri ve elbette yeni filmleri (mesela Oliver Twist) eskiler kadar iyi olmasa da, The Pianist belki de son başyapıtı. Üstelik Cannes'da Altın Palmiye aldığı jurinin başkanı da David Lynch! (kendisi Irreversible'a vermek istemiş gerçi.) Bu döngü böyle gidedursun, Polanski ile Lynch'i birleştirebilecek yegane nokta, Polanski'nin en eski, efsane 3 filminde saklı. Rosemary's Baby, Repulsion ve The Tenant ismi ile de bilinen La Locataire. Bu 3 filmin de ortak özelliği, yakınlarınıza ya da tanımadığınız insanlara duymanız gereken güveni sorguluyor oluşu. Üstelik The Tenant'ın başkarakteri, ne gariptir ki Polonyalı olan ve yönetmenin kendisi tarafından oynanan Trelvosky, Rosemary Greenwood kadar kötü bir durumda değildir. En azından hayat arkadaşı tarafından şeytana satılmamıştır. Aksine kendisi Polonya'dan Fransa'ya gelmiş, hiçkimsesiz, garip bir kiracıdır. Kendisinin en büyük derdi ise, yaşadığı ülkede gördüğü (ya da görmekten korktuğu) 2. sınıf insan muamelesidir. Fransız olmadığı her farkedilişinde "Yabancıyım ama Fransa vatandaşıyım." diyerek, insanların gözündeki yerini toparlamak ister. Yine de bilinçaltında bunu başaramaz sanki. Sanki diyorum, çünkü kimsenin film ile ilgili kesin bir çıkarım yapabileceğini sanmıyorum. Trelvosky zamanla yaşadığı o garip mimariye sahip apartmandaki komşuları hakkında garip sanrılara kapılmaya başlar. O kiralamadan önce, evde yaşamış ve intihar etmiş olan kadının da arkada bıraktıkları onun hayalgücünü tetiklemektedir. Zamanla bu sanrılar, çok absürd sahneler ile abartılı şekiller bulmaya başlar. Zamanla Trelvosky'nin odası, apartmanın görüntüsü ve hatta kendisi bile değişir. Peruğunu takıp, kendini eve kapatır. Apartmanın avlusunda maç yapan çeşit çeşit kiracı ise olaya tuz biber katar. Polanski'nin yolculuğu ise esrarengiz bir tuvalette anlam bulur. (ne anlam ama!) Taşındığından beri, koridorun sonunda olduğu ona söylenen, ama kendisinin henüz gitmediği tuvalet. Zaten geceleri de o tuvalette (ufacık bi tuvalet aslında) garip bir şeyler dönüyordur. Birileri oradan ısrarla kendisine bakmaktadır. Tabi tuvalete vardığı an, duvarda gördüğü hiyeroglifler pek kafamızdaki karmaşayı temizlemese de, Trelvosky'nin acilen kakasını yapması gerektiğini düşündürür. (Belli ki aslında çok sıkışmıştır.) Tüm bu şahane saçmalıklar silsilesi sargılar içindeki eski kiracının hayali midir, Trelkovsy'nin aklından geçenler midir, hakkaten kendisi kişilik bölünmesi yaşayıp ortalığı dağıtmış mıdır, kendisinin cinsel yönelimler ile ilgili garip saplantılar mıdır, yoksa hepsinden öte Fransa'da yaşayan bir yabancı olarak ne kadar "alien"laşabileceği midir bilinmez. Şu an emin olduğum yegane şey, Polanski'nin Lynch'den önce bir Lynch filmi çekmiş olması ve Eraserhead ile tam olarak ispat edemeyeceğim bağlantısı. Çok, çok garip bir hipnoz seansı bu film.

3 yorum:

Burcu dedi ki...

çok güzel bir blog ve güzel bir yazı.

aylak_madam dedi ki...

Polanski'nin Yahudilereyaranmak gibi bir derdi olduğunu düşünmüyorum. Pianist filmi ile olsa olsa getooda ölen akrabalarına bir saygı duruşu yapmıştır. Polanski'nin filminde konu ettiği gettolardan birinde büyüdüğünü göz önüne alırsak seyircinin duygularını sömürmeden derdini anlatması büyük başarı bana kalırsa. O, bu sömürü işini Spielberg'e bırakmış anlaşılan.:)

JE Androcoen dedi ki...

katılıyorum. spielberg de yaranma konusunu çok abartmadı gerçi. çaktırmadan her tarafa barış mesajları vermeyi unutmuyor kendisi. diğer yandan polanski nin başına gelenler konusunda da çok garip hisler içerisindeyim. nasıl bir insan olduğunu pek fazla umursamasam da, sinema adına çok önemli biri olduğunu düşünüyorum ve film çekebilmeye devam etmesini istiyorum.
bu yorumu coen'lerin son filmi serious man den sonra yazıyor olmam da ilginç :)